İşte Geldim
Deniz Kenarı, Selçuk Altun
“ İtalya’da Borgias Sülalesi’nin otuz yıl süren hegemonyası
sırasında savaş, terör, katliam ve mezalim vardı, ama Mikelanj, Leonardo da
Vinci ve Rönesans üretildi. İsviçre’de kardeşçe sevgi, beş yüz yıl süren bir demokrasi
ve barış ortamı olmuştu ve onlar ne üretti? Guguklu saat. “
Graham Greene
Bilindiği gibi Selçuk Altun’un, edebiyat dünyasının
kısıtlı bir ansiklopedisi haline gelen, her bin maddede bir kitaplaşan ‘Kitap
İçin’[1] “kıs(s)a”larına
verdiği emeği ve devam eden yolculuğunu önemsiyorum. Kısıtlıdır, çünkü halkın
derdi ve gerçekleri, onun hedefinden ve hedef kitlesinden uzaktır. Elbette,
çalışmalarında tarafsız olmasını istemeye ve dünya görüşünü sorgulamaya hakkımız
olmasa da fikirlerinden uzak, kendisine saygı duyarak, toplumun oldukça uç kesimi
adına davranması, kendi deyişi ile “vasatlıkla, sığlığın“[2] tanımını
çok dar bir kapsamda tutmasını göz önünde tutarız.
Selçuk Altun’un Türk edebiyatı ve kültürüne
katkısı, ne yazık ki, yukarıdaki ön deyişin içinde saklı olan sömürüyü öven ve ilham
alan öykülerden ibarettir.
Oysa kitabının arkasında yazdığı gibi: 2000’den
itibaren 9 roman, 2 kısa roman ve 5 deneme kitabı yayımlanan… Romanları 14
yabancı dile çevrilen ve “özellikle” Anglo-Amerikan ülkelerinde ilgi gören…
Türkçe ve yabancı dildeki kitapları “dünyanın önemli kütüphanelerinde bulunan,”
“Godot Neden Gelmeyecek” başlıklı
denemesi Samuel Beckett Vakfı’nın resmi yayın organı “The Beckett Circle”de
2012’de yayımlanan ve bu yazısı ABD’nin belli başlı kütüphane arşivlerine kabul
edilen… 2022’de Kitap İçin-5 adlı
eseriyle Türkiye’nin en saygın edebiyat ödüllerinden Sedat Simavi Edebiyat
Ödülü’nü kazanan Selçuk Altun’u elbette ki kendi deyişi ile vasat saymak,
yanlış olur. Ama bize göre ve ne yazık ki, renkli, entelektüel ve estet olan
yazar, içinde her türlü konforu olan bir trenin kompartımanında, yaşadığı
topraklara ve insanına şöyle bir bakarak, -Samuel Beckett’in II. Dünya
Savaşı’ndaki “direnişçi” sıfatından uzak- yol almaktadır. Doğaldır ki, bu onun
bileceği bir duruştur ve kendi heykelini bu biçimde yontmaktadır.
Selçuk Altun’un “Hayat Romanlardan Daha Tuhaf” üçlemesi “İşte Geldim Deniz Kenarı” ile tamamlanıyor.
2017’de yayımlanan “Ardıç Ağacının Altında” adlı romanı ile 2020’de yayımlanan
“Ayrılık Çeşmesi Sokağı” üçlemenin ilk ikisi.
Yazar bu üçlemede baba-oğul çatışmasından doğan
sorunları ele alırken bu romanın kahramanı Harun’un kimliğinde bir ben anlatıcı
olarak kendisini ve hayata bakışını özetliyor. Roman, Harun’un değil de Selçuk
Altun’un kendine özgün dünyasını Kitap İçin’in içinden anlatırken, kurgu
savrulmasa da gerçeklerden bir o kadar uzaklaşıyor ama okuyucuyu kitapta tutuyor.
Bu üçlemenin biçeminde var olan bilgi ve belge çıkınının büyüklüğü ne yazık ki,
romanın içindeki karakterlerin bazılarından çıkacak, - örneğin Hacı Esat ve Teo
adlı karakterler için yazılabilecek- öykülere ya da yazarın deyimiyle novellaya
da engel oluyor.
Romanın öyküsünde, Londra’da bilgisayar
mühendisliği akademisyeni olarak çalışan romanın kahramanı Harun, 11 yıl önce
ayrıldığı İstanbul’a bir nedenle dönerek, yaşamının geçtiği Salacak sahiline gider.
Romanın ikinci bir roman kahramanı
olarak görebileceğimiz Deniz Kenarı’nda geçmişini, hayranı olduğu Evliya Çelebi’nin
üslubu altında ‘Kitap İçin’ “uzun”larına (!) dayanarak gezip gördüğü yerleri ve
yaşadıklarını, yazarın sağlam kurgusunda, ama hayal dünyasında anlatmaya
başlar.
Hayali öyle büyüktür ki; yazar, kahramanının IQ
skorunun Einstein gibi 225 değil de 175 olduğunda bile hayıflanır; “Bir
hayalperest yolunu ancak ay ışığında bulabilendir. Cezası da şafağı dünyanın
geri kalanından önce görmesidir.” diyerek yüceltir.
Üçlemedeki kahramanlarının hepsi de aile bağları
zayıf ama olağanüstü eğitimli… Bazen bu işi öyle abartır ki, bu romanda özel
kıldığı ve anlamlar yüklediği kahramanına Üsküdar’daki bir Amerikan Lisesi’nde
Osmanlıca bile öğretir. (!) Oysa kahramanının bu lisede okuduğu yıllarda böyle
bir ders hiç olmamıştır. Seçkin, edebiyat ve güzel sanatlara düşkün… Yazarın
çizdiği Epikuros[3]
hazcılığını savunan - kariyerlerinde hep dört ayaküstüne düşen… Genelde herkesi
kendine hayran bırakan… Aynı sosyal sınıftan görüşüp tanıştıkları insanların
sonsuz güveni ve sevgisi yanında taşınır değerlerinden ve taşınmaz mallarından
pay çıkaran(!) Allah’ın “Yürü ya kulum, kim tutar seni?” kullarındandır. Her şeyin en iyisi onlara, kalanı yaban
kullaradır. Kahramanları yazarın biraz olsun vicdani utancından olsa gerek, elbette
diğer sosyal sınıftan insanlarla da görüşürler ama bu insanların masum
yanlışlarına bile katlanamazlar. Ancak bu yakınlıkları, öyle candan ve içten
olmamalı, içli dışlı hukuk doğmamalıdır. Genelde budur kapsamı romanın ve…
Romanın IV. Bölümünden itibaren hızlı ve sarsıcı
bir biçimde ilerleyen kurgu, tam bir düş kırıklığıdır. Satır aralarında,
finansal kaynakları arasında emekçilerin rızkından çalınan paraların da
bulunduğunu imleyerek, ünlü bir istihbarat servisini yücelten yazar, finalde -kendi
deyişiyle- tam bir “vasatlıkla” “Haro,
Haro!” çığlıkları atan kayınbirader adayına sarılarak, romanı bitirir!
Kalın tasasız,
sağlıklı ve her zamanki gibi kitapla…
22 Mart 2024 mehmetealtin, 686 / CCXXVI
https://iskenderiyekutuphanesi.blogspot.com.tr/
-----------------------------------------------------------
Türkiye İş Bankası Kültür
Yayınları 2. Baskı, Eylül 2023
[1] Selçuk Altun’un
2005 yazından itibaren Cumhuriyet Kitap'ta, "Kitap İçin" başlığıyla
kırk hafta boyu yayımlanan Cumhuriyet Kitap’ta başlayan, şimdi ise OT Dergi’
sinde devam eden ‘Kitap İçin’ Edebiyat
ile güzel sanatlar için aforizma, alıntı ve kıs(s)a notlardan mürekkep kıs(s)aları
her bin maddede bir kitaplaşıyor.
[2] Hayat mı roman mı,
gerçek ya da yalan mı? Eray Ak, Selçuk Altun ile İşte Geldim Deniz Kenarı
üzerine söyleşi, Nisan 28, 2023
[3] Epikuros,
Aristippos'un bedensel hazzına karşı tinsel hazzı yeğler. Onun için en büyük
haz, ruh dinginliğidir. Buna da bedensel zevkler peşinde koşmakla değil,
bilgelikle varılır. Ancak gerçek haz sürekli olandır. Sürekli olan hazza da
bilgelikle varılabilir. Epikuros'a göre hazzın niteliği önemlidir. Ona göre,
şiddetli hazlardan kaçınılmalı ve dingin hazlar tercih edilmeli, anlık olarak
haz veren şeylerin gelecekteki hazları azaltabileceğini öngörerek hareket
etmelidir.